Beğel Aile Sağlığı Merkezi   
Tel: 0 236 551 10 25
Beğel Mahallesi
Gördes/Manisa-Türkiye

Diyabet

Diyabet Nedir?
Diyabet kronik, pankreasın yetersiz veya hiç insülin üretmemesiyle karakterize, şeker yüksekliğiyle seyreden bir hastalıktır. insülin, şekerin enerji olarak kullanılabilmesi için hücreye girmesini sağlamakta gerekli bir hormondur. İnsülin miktarının veya etkinliğinin azalmasına bağlı olarak kan şekeri yükselir.(Hiperglisemi).  Bu durum uzun dönemde birçok doku ve organlarda hasara yol açar. Diyabetin iki önemli ve belirgin tipi vardır:

Tip 1 diyabet

Tip 1 diyabet otoimmün mekanizmalara bağlı olarak insülinin pankreasta hiç üretilmediği ya da çok az üretildiği tiptir. ‹nsülin vücutta hiç bulunmadığından, diyabet ancak insülin enjeksiyonu veya pompayla tedavi edilebilir. Ayrıca tip 1 diyabete juvenil diyabet de denir. Genellikle çocuk yada genç erişkin çağda ortaya çıkar.

Tip 1 diyabet, bazen, insüline bağımlı, genetik olarak yönlendirilmiş veya erken başlangıçlı diyabet olarak adlandırılır. Tip 1 diyabetli hastalar genellikle insülini hiç üretmemektedirler.

Tip 1 diyabet herhangi bir yaşta da çıkabilir, fakat genellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde oluşur. Hasta kişiler, kanlarındaki glukoz seviyesini kontrol etmek için her gün insülin enjeksiyonu yapmak zorundadırlar. Eğer Tip 1 diyabetli kişiler insülin bulamazlarsa diyabet komasına girerler.

Uluslararası Diyabet Federasyonu, dünyada en az 17 milyon kişide Tip 1 diyabet olduğunu tespit etmiştir

Tip 2 diyabet

Tip 2 diyabet daha çok insülin direnciyle karakterizedir. Tip 2 diyabette insülin yeterince düzenli salınıp etkili olamamaktadır. Aslında insülin miktarları normal, hatta fazla bile olabilir. Sıklıkla egzersiz ve diyet, tedavide en etkin yöntemlerdir. Bununla beraber tedaviye ilaç ve bazen insülin de eklemek gerekebilir. Tip 2 diyabet en sık görülen tip olup toplumda rastlanma sıklığı oranı %90’dır ve dünyada yaklaşık 246 milyon insan tip 2 diyabetlidir.

Tip 2 diyabetli kişilerde, insülin üretimi azdır veya onu yeterince kullanamamaktadırlar.

Genellikle insülin enjeksiyonu gereksinimleri yoktur. Yalnızca diyet veya oral tabletler (ağızdan alınan ilaçlar) ile tedavi olabilirler.

Tip 2 diyabet, insüline bağımlı olmayan diyabet veya geç başlangıçlı diyabet olarak da adlandırılır. Tip 2 diyabetli kişilerin genellikle insülin gereksinimleri yoktur. Genellikle, diyetlerini kontrol ederek, düzenli egzersiz yaparak, ağızdan ilaç ve bazen de insülin alarak kanlarındaki glukozu kontrol edebilirler.

Tip 2 diyabet, 45 yaşından büyük şişman kişilerde en yaygındır. Bununla birlikte, artan obezitenin bir sonucu olarak, çocuklarda ve genç erişkinlerde de yaygın hale gelmektedir. Tip 2 diyabet en yaygın diyabet tipidir, tüm diyabetlilerin %90-95’ini oluştururlar.

Eğer tip 2 diyabetli kişilerde tanı erken konmaz ve tedavi edilmez ise, ölüme bile yol açabilen ciddi komplikasyonlar gelişebilir.Tüm dünyada milyonlarca kişi hastalığını bile bilmeden veya yeterli tıbbi bakıma ulaşmadan Tip 2 diyabetli olarak yaşamaktadırlar.

Uluslararası Diyabet Federasyonu, dünyada en az 170 milyon kişide Tip 2 diyabetli olduğunu tahmin etmektedir.

Her iki tip şeker hastalığı da ciddi etkileri olan hastalıklar olup çocuklarda her iki tip diyabet de oldukça sık bulunmaktadır. Rastlanma sıklığındaki artış, özellikle çocukları korumanın ciddiyeti açısından önemlidir.

Diğer Diyabet Tipleri

Bir diğer diyabet tipi, bazen gebe kadınlarda oluşan, geçici bir diyabet formudur. “Gestasyonel Diyabet” olarak adlandırılmaktadır. Hamilelik tamamlandığında genellikle kaybolmaktadır. Bu tip diyabeti olan kadınlar, daha sonraki zamanlarda, yüksek oranda, Tip 2 diyabet geliştirme riskine sahiptirler (%15).

Bazı çocuklar tip 1 ve tip 2 arası mixt tip diyabet belirtileri gösterirler. Bu tip diyabete hybrit de denir. Çifte diyabet olarak da adlandırılan bu diyabet tipi, özellikle şişman çocuklarda çok görülmektedir.

Bunlara ek olarak bir de ileri yaşta görülen, tip1 benzeri diyabet vardır, MODY adı verilir.

Neden Dikkatli Olmalısınız ?

İstatistikler Korkutucudur...

1985’te, tüm dünyada, tespit edilen 30 milyon diyabetli vardı. Bugün, 230 milyondan fazla diyabetli mevcuttur. Yaklaşık 20 yılda, hemen hemen yedi kat artma olmuştur. Eğer bu epidemiyi yavaşlatmak için hiçbir şey yapılmaz ise, 25 yıl içerisinde, sayı 350 milyonun üzerine ulaşacaktır.

Diyabet Komplikasyonları maliyetinin, tüm dünyada total sağlık hizmetleri harcamalarının %5-10’unu oluşturduğu tahmin edilmektedir.

Diyabet, gelişmiş ülkelerde, erişkin yaş çalışma grubunda kısmi görme kaybı ve körlüğün temel nedenidir.

Diyabete bağlı parmak veya bacak amputasyonları, kazalarda oluşan amputasyonlara göre daha fazladır.

Diyabetli kişiler daha fazla kalp infarktüsü ve felç geçirme riskine sahiptir.

Diyabetli kişiler çok yüksek bir böbrek hastalığı geliştirme riskine sahiptir.

Ülkelerin tahminen %25’i, kendi ulusal sağlık planlarında diyabet bakımında herhangi bir özel önlem almamaktadırlar.

Kimler Diyabet Olur ?

Herhangi bir kimse, herhangi bir yerde, herhangi bir yaşta diyabetli olabilir.

Birçok erişkin, semptomları tanınmadan birkaç yıl önce diyabetli olmuş olabilir. Tanı konduğu sırada, bunların bir çoğunda, diyabet komplikasyonları gelişmeye başlamıştır -Görme azalması, böbrek yetmezliği, kalp hastalığı, felç ve sinir hasarı gibi-. Dünyanın birçok yerinde de, hiç teşhis edilmemiş birçok diyabetli vardır. 

Diyabeti erken ortaya çıkarmak demek, tedavisinin daha kolay ve ciddi komplikasyon riskinin önemli ölçüde azaltılabilir olması demektir.

Diyabetin gelişmesine yardımcı birçok risk faktörleri vardır.

Tip 1 Diyabet İçin Risk Faktörleri:

Bunlar, çok iyi tanımlanmamışlardır. Fakat, genetik ve çevresel faktörlerin bu tip diyabet gelişimi için tetikleyici rol oynayabildiği görülmektedir. Esas etken, oto-immün mekanizmasının bozukluğudur.

Tip 2 Diyabet için Risk Faktörleri:

* Yaş: Diyabetli kişilerin %90- 95’i tip 2 diyabetlidir. Bu tip genellikle 40 yaşın üzerindeki kişilerde oluşur. Fakat zamanımızda, çocuk ve adolesanları da önemli ölçüde etkilemektedir. Yaşlandıkça, diyabet riski artmaktadır.

* Şişmanlık: Tip 2 diyabetli kişilerin %80’inden fazlası kiloludur. Ne kadar kilolu olursanız o kadar yüksek diyabet riski taşırsınız.

* Diyabete İlişkin Aile Hikayesi: Araştırmalar, eğer yakın aile üyelerinde bir diyabet hikayesi var ise kişilerin daha fazla risk altında olduğunu göstermiştir. Akrabalık ne kadar yakın ise, diyabet riskiniz de o kadar yüksektir.

* Fiziksel Aktivite: Araştırmalar aktif bir hayat sürdürmeyen kişilerin, daha fazla tip 2 diyabet gelişme riskinde olduğunu göstermiştir. Ne kadar az egzersiz yaparsanız diyabet gelişme olasılığı o kadar yüksektir.

* Bozulmuş Glukoz Toleransı (IGT): Sağlıklı bir kişinin kan şekeri 70-110 mg/dl (100 mililitre kanda mg olarak glukoz) arasındadır. Veya 3.9-6.0 mmol/L arasındadır. Bozulmuş glukoz toleransı, normalden daha yüksek bir kan glukoz seviyesidir. Açık diyabetin başlangıcıdır.

*Irk/Etnik Özellikler: Bildiğimiz kadarıyla, ırk ve etnik özellikler bir kişide diyabet gelişme olasılığını belirlemede önemlidir.  

*Hamilelik Sırasında Diyabet: Bazı kadınlarda, hamilelikleri sırasında “gestasyonel diyabet” adıyla bilinen geçici bir diyabet tipi oluşur. Gestasyonel diyabet tüm hamileliklerin %2-5’inde gelişir. Fakat genellikle, hamilelik sonlandığında kaybolur. Bununla birlikte, gestasyonel diyabeti olan veya 4 kg veya daha büyük bebek dünyaya getiren kadınlarda, yaşamlarında daha geç bir dönemde, daha fazla Tip 2 diyabet gelişme olasılığı vardır.

Diyabetin Uyarıcı İşaretleri Nelerdir?

Kişilerde, farklı uyarıcı işaretler vardır ve bazen bunlar çok açık işaretler olmayabilir. Fakat işaretlerin bazıları, genel olarak tanıya yönelik işaretlerdir.

Yaygın Olarak Gözlenen Uyarıcı İşaretler

Tip1 Diyabet:

Tip 1 diyabetin başlangıcı genellikle birdenbire ve dramatiktir (saman alevi gibi). Aşağıdaki semptomları içerebilir:

* Anormal susama ve ağız kuruması,
* Sık idrara çıkma,
* Kol ve bacaklarda yorgunluk/Enerji azlığı,
* Sürekli açlık hissi,
* Ani kilo kaybı,
* Yavaş iyileşen yaralar,
* Tekrarlayan infeksiyonlar,
* Bulanık görme.

Tip 2 Diyabet:

Yukarıda listelenen aynı semptomlar tip 2 diyabetli kişilerde de gözlemlenebilir. Fakat, genellikle, semptomlar daha az belirgindir. Tip 2 diyabetin başlangıcı yavaştır ve sonuçta tespit etmek güç olabilir. Gerçekten de, tip 2 diyabetli bazı kişiler, erkenden hiçbir belirgin semptom göstermezler. Bu kişilerde çoğunlukla hastalık tablosu birkaç yıl sonra teşhis edilir. O zaman birçok komplikasyon gelişmiş olarak karşımıza gelir. 

Diyabet olabileceğini düşünen kişiler ve ailesinde diyabet olan ve yukarıdaki belirtileri olanlar bir diyabet uzmanına muayene olmalıdırlar.

Tip 2 diyabet özellikle 40 yaş üstündeki insanlara ciddi zararlar veren bir hastalıktır. Ancak son dönemlerde özellikle şişman ve hareketsiz çocukların artışı ile beraber çocuk ve genç yaşta tip 2 diyabetli sayısı artmaktadır. Bu artışın, beslenme biçimindeki değişime bağlı olduğuna inanılmaktadır. Dünyada yüksek yağ içeren yiyeceklerin artışı, lifli gıdaların alınmaması, ailelerin evde yemek yerine kolaycılığı seçip dışarıdaki hazır yiyeceklere yönelmelerinin bunda etkisi olduğu düşünülmektedir.

Tip 2 diyabetlilerin büyük çoğunluğu (%85’i), tanı konduğu anda şişmandır. Dünyada her 10 çocuktan birinin kilolu olduğu düşünülmektedir. Yaklaşık 30-45 milyon çocuğa denk gelen bu grubun 22 milyonu 5 yaşın altındadır. Tüm bu çocuklar yüksek diyabet riski altındadır.

Diyabetin Komplikasyonları Nelerdir ?

Diyabet, yaşam boyu süren, dikkatli kontrol gerektiren kronik bir hastalıktır. Gerektiği gibi kontrolü olmaz ise, kardiyovasküler hastalık, böbrek yetmezliği, körlük ve sinir hasarı gibi çeşitli komplikasyonlara yol açabilirler.

Kısa Süreli Komplikasyonlar

Düşük Kan Şekeri (Hipoglisemi): İnsulin kullanan bir kişi, sık sık kan şekerinin çok düşük seviyelere düşme problemi ile karşılaşabilir. Buna, ihtiyaçdan fazla insülin yapmak, aşırı egzersiz yapmak veya yeterli karbonhidrat almamak yol açmış olabilir. Hipoglisemi biraz şeker yiyerek hızla düzeltilebilir. Eğer düzeltilmez ise kişinin bilincini yitirmesine yol açabilir, acil hastane tedavisi gerektirir. Bunu önlemek için diyabetli hastaların daima yanlarında kan şekerini hemen yükselten glucagon iğnesi bulundurması gerekir.

Diyabetli kişinin hipoglisemiden korunmak için belirtilerini bilmesi çok önemlidir. Kan şekeri düşmesi hastada; acıkma, baygınlık, fenalık, terleme, el, ayak titremesi, daha sonra şuur kaybı gibi belirtiler gösterir.

Hiperglisemi ve Ketoasidoz:

Kan şekeri çok yükseldiğinde (>300 mg%) organizma, yağları yakıt olarak kullanır. Vücut yağları parçalandığında, keton diye bilinen asitli atıklar oluşur. Vücut çok fazla miktardaki ketonları harcayamaz veya önleyemez ise bunları idrar yolu ile atıp tüketmeyi dener. Ancak, vücut tüm ketonları serbestleştiremez ve kanda birikirler. Bu durum ketoasidoz denen tabloya yol açar. Ketoasidoz, insülin yokluğu ile ortaya çıkan ciddi bir durumdur. Esas olarak, tip 1 diyabetli kişilerde çokça, tip 2 diyabetlilerin ayarsız olanlarında da daha nadir görülür. Genellikle kötü kontrollü yada tedavi almayan tip1 diyabetlilerde görülür. Vücut, şekere ihtiyacı olmasına rağmen insülin olmadığından şekeri başka yollarla elde eder. Bu yol, yağlardır ve yağlardan şeker elde ederken bu normal olmayan üretim aynı zamanda keton oluşmasına da neden olur.

KETON ARTIŞI VE BELİRTİLERİ:
• Hızlı nefes almaya,
• Kalp atışında artışa,
• Karın ağrısına,
• Kusmaya,
• Halsizlik ve ağızda elma çürüğü kokusuna neden olur.
Diyabetik ketoasidoz dünyada tip 1 diyabetli çocukların ölümüne neden olmaktadır. Eğer tedavi edilmezse %100 ölümcüldür. Genellikle beyinde şişme (edem) ile ölüm olur ve bu ölüm nedeni çocuklara özgüdür..

Yeni başlayan tip 1 diyabetli çocukların %40’ında DKA görülür. Özellikle daha tanı konulmamış çocuklarda, yüksek şekerin uzun süre devam etmesi şiddetli ketoasidozise neden olur. Tanı konulamayan tip 1 diyabetli çocukların en önemli belirtilerinden biri ise gece terlemesidir. Yatak ıslak uyanırlar. Bu gibi ön bulguları anlatan posterler geçen yıl italya’da ailelerin çocuklarındaki hastalığı daha erken görmesini sağlamış ve ketoasidoz vakaları %78 den %12.5’a inmiştir.

Diyabetli çocuklar tam sağlıklı ve üretken bir yaşam sürebilirler...

Laktik Asidoz:

Nadir görülen bir komplikasyondur. Laktik asidoz, laktik asidin vücutta birikmesidir. Hücreler, enerji için glukozu kullandıklarında, laktik asit yaparlar. Eğer, fazla miktarda laktik asit vücutta kalıyor ise denge bozulur ve kişi kendisini hasta hissetmeye başlar. Laktik asidoz nadir bir durumdur ve esas olarak tip 2 diyabetli kişileri etkiler.

Bakteriyel/Mantar İnfeksiyonları:

Diyabetli kişiler bakteri ve mantar infeksiyonlarına daha yatkındırlar. İnfeksiyonlar, sıklıkla idrar yolları ve üst nefes yollarında ve deride ortaya çıkabilir. 

Mantar infeksiyonları, atlet ayağı, ciltte yuvarlak oluşumlar ve vaginal infeksiyonlar da çok görülen problemlerdir.

Uzun Vadeli Komplikasyonlar

Göz Hastalığı: 

 Göz hastalığı veya retinopati, gelişmiş toplumlarda erişkin yaş grubunda görme azalması ve körlüğün en önemli nedenidir. 15 yıllık diyabeti olan hastaların yaklaşık %2’sinde legal olarak görme kaybı, %10’unda ise ciddi anlamda görme azalması vardır.

Böbrek Hastalığı:

Diyabet, böbrek hastalığının (nefropati) en önemli nedenlerinden biridir. Diyabetli tüm kişilerin yaklaşık 1/3’ünde böbrek hasarına ratlanır ve Tip 1 diyabetli hastaların yaklaşık %20’sinde böbrek yetmezliğine götüren fonksiyon bozuklukları oluşur.

Sinirleri Tutan Komplikasyonlar:

Diyabetik sinir hastalığı veya nöropati diyabetli tüm kişilerin en az yarısını etkiler. Farklı nöropati tipleri vardır. Bunlar, ayaklarda, bazı vakalarda ellerde, duyu kaybına, ayakta ağrıya neden olur ve kalbi, gözü, mideyi, mesane ve genital organları içine alan somatik organ nöropatiye yol açar.

Ayaklarda duyu kaybı, diyabetli kişilerin farkına varmadan ayaklarını yakmalarına ve yaralamalarına yol açar. Bu yaralanmalar ülserlere, gangrenlere ve zamanında tedavi olmazlarsa muhtemelen amputasyonlara neden olabilir.

Dolaşım Sistemi Hastalıkları:

Dolaşım sistemi hastalığı veya kardiyovasküler hastalık tip 2 diyabetlilerde diyabet süresi ve şiddeti ile paralel bir artma gösterir. Avrupa orijinli diyabetliler arasındaki tüm ölümlerin %75’ini kalp-damar hastalığı oluşturmaktadır. 

Amerika Birleşik Devletleri’nde, koroner kalp hastalığı, 45 yaş üzerindeki diyabetli kişilerin %8-20’sinde mevcuttur. Kalp hastalığı riskleri, diyabetli olmayan kişilerden 2-4 kez daha fazladır. Endüstriyel ülkelerde tip 2 diyabetli kişiler için en temel ölüm ve sakatlık nedenidir.

Amputasyon

Diyabet, yaralanma veya travma sonucu olan amputasyonlardan sonra en yaygın amputasyon nedenidir. Diyabetli kişiler, genel popülasyona kıyasla, alt ekstremite amputasyonuna 15-40 kez daha fazla maruz kalırlar.

Diyabetin Tedavisi

Bugün diyabeti, tamamen iyileştirici bir tedavi yoktur. Ancak, etkin tedavi vardır. Eğer, uygun ilaçlar, kaliteli bakım ve iyi tıbbi beslenme alabiliyorsanız aktif ve sağlıklı bir hayat sürdürebileceksiniz ve komplikasyon gelişme riskini azaltmış olacaksınız.

İyi diyabet kontrolü, mümkün olduğunca normale yakın kan şekeri seviyelerini muhafaza etmek demektir. Bu ,aşağıdakilerin bir kombinasyonu ile başarılabilir. 

Kontrollü Diyet

Yiyecekler, kan şekeri düzeyini yükseltirler. Diyabetli kişiler, herhangi bir kimse gibi, dengeli bir diyete ilave olarak karbonhidratlı besinleri ölçülü almak zorundadırlar. 

Fiziksel Aktivite

Egzersiz kan şekerini düşürür. İnsulin gibi, vücudun kendi kan şekerini etkin bir şekilde kullanmasına yardım eder. Egzersiz, kilo kaybetmenize de yardımcı olur.

İlaçlar

Diyabet tedavisinde kullanılan ilaçlar iki türdür.

1)İnsülinler
2)Ağız yolu ile kullanılan tabletler

İnsülin kan şekeri seviyelerini en etkili düşüren maddedir. Tip 1 diyabetli kişiler, yaşantılarını normal düzeyde sürdürebilmek için günde 2-3, hatta 4 defa insülin yapmak zorundadırlar.

Tip 2 diyabetli kişiler, kan şekerlerini düşürmek için oral hipoglisemik ilaçlara ihtiyaç duyarlar, çok az bir kısmı da insulin enjeksiyonu ihtiyacında da olabilirler.

Diyet, insülin, ağız yolu ile alınan ilaçlar ve egzersizin dengesini doğru olarak oluşturmak çok önemlidir. 

Bu dengeyi başarmak, diyabetli bir kişi için yaşam boyu, usanmadan sürecek bir disiplin gerektirir.

Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Kanada’da yapılan Diyabet Komplikasyonlarını Kontrol Çalışması (DCCT) ve İngiltere’de , Oxford Üniversitesinde yapılan Diyabet Çalışması (UKPDS) sonunda, kan şeker seviyelerini mümkün olduğunca normal seviyelere yakın tutma girişimi ile diyabetin komplikasyonlarının gelişimini geciktirme ve önleme de çok yararlı olduğu ortaya konmuştur. Bu çalışmalarda;

* Göz Hastalığı geliştirme riskinde %76’ya kadar bir azalma,
* Böbrek Hastalığı gelişme riskinde %50’ye kadar bir azalma,
* Sinir Hastalığı gelişme riskinde %60’a kadar bir azalma,
* Felçlerde %33 den fazla bir azalma,
* Uzun vadeli komplikasyonlardan ölümde %33’e kadar bir azalma olduğu bu uzun süreli ve binlerce hasta üzerinde yapılan çalışmalarla ortaya konmuştur.

Sağlıklı Yaşam Tarzı

İyi haber, her şeker hastasının normal insanlar gibi bir hayat sürdürebilmesidir. Bunun sırrı, iyi kontrolde yatmaktadır. Böylece diyabet sizi değil, siz diyabeti kontrol edeceksiniz. Aşağıdakiler, dört unsurlu sağlıklı bir yaşam tarzı planını uygulamak için önemli kılavuzlardır.

* Dengeli bir diyet
* Fiziksel aktivite
* Tıbbi yardım (İlaç)
* Sosyal yaşamın düzenlenmesi

Diyabetimiz olsun olmasın, sağlıklı bir şekilde beslenmelisiniz ve düzenli olarak egzersiz yapmalısınız. Sağlıklı bir yaşam tarzı tip 2 diyabetin başlamasını önlemeye ve mevcut hastalığı olanlarda diyabete bağlı komplikasyonları sınırlamaya yardımcı olabilir.

Dengeli Bir Diyet

Çok iyi dengeli, sağlıklı yeme planı, diyabetli tüm kişiler için iyi bir kan şekeri kontrolünü sağlamada köşetaşı görevini üstlenmektedir. İnsülin veya tabletler ile tedavi edilmiş olup olmadığınıza bakılmaksızın siz her zaman, bilinçli bir yeme planını izlemek zorundasınız. 

Yani, diyabetik denilen diyet gerçekte bir diyet değildir. Fakat, tüm aile için ideal olan sağlıklı bir yeme planıdır. Sağlıklı yemek, yalnızca kan şeker seviyelerini kontrol etmeye yardımcı olmaz (böylece diyabete bağlı komplikasyonların başlangıcını da geciktirir), fakat aynı zamanda vücut kilosunu korumaya ve kalp hastalığını önlemeye yardımcı olur. Eski bir deyiş olan “Ne yerseniz, O’sunuz” cümlesi kesinlikle doğrudur. Kan şekeri seviyeleri yediğiniz her şeyden etkilenmektedir. Akıllı yemek seçimleri sağlıklı bir yaşam ve hastalığı önlemek için anahtar görevini görür.

Fiziksel Egzersiz
Günümüzde, erişkinlerin çoğu ve giderek artan sayıda çocuklar, inaktif bir yaşam tarzı sürdürmektedirler. ‘Fitnes’, gelişmiş ülkelerde moda olmasına rağmen, biz bunu uygulamada hala aktif değiliz. Fiziksel aktivite herkes için çok önemlidir. Egzersiz, ‘fitnes’in gelişmesine yardımcı olur, kalori yakar ve böylece beden yağlarını azalır ve kas tonusü artar. Fiziksel aktivite iyi bir sağlık için anahtar görevini görür.

Diyabetli kişiler için, egzersiz kan şekerini düşürür, aynı zamanda, vücudumuzun kan şekerini etkili bir şekilde kullanmaya yardımcı olur (İnsulin duyarlılığını arttırır). Kilo kontrolü ve psikolojik olarak kendini iyi hissetmeyi de sağlar. 

Farmakolojik Yardım

İnsülin kan şekeri seviyelerini azaltan bir maddedir. Vücut kendi insülinini yapamadığında (Tip 1 diyabetlide olduğu gibi, dışarıdan insülin vermek tedavinin esasını teşkil eder. Tip 1 diyabetli kişiler, sorunsuz ve iyi ayar için günlük yoğun insülin tedavisine ihtiyaç duyar. Planlı yaşamak, kan şekerlerini düzenli kontrol etmek (self-monitoring) ve ona göre insülin dozlarını ayarlamak ve doktoru ile ilişki kurmak en önemli görevi olmalıdır.) 

Tip 2 diyabette, bir miktar insülin vücut tarafından üretilir. Fakat ihtiyacı karşılayacak yeterlilikte değildir. Tip 2 diyabetli kişiler, kan şekerini düşürmek için oral hipoglisemik ilaç kullanırlar ve bazıları insülin enjeksiyonu ihtiyacında olabilirler (Tip 2 diyabetli kişilerin %30’u durumlarını kontrol için biraz veya tamamen enjeksiyon ihtiyacında olabilirler). Buradaki önemli nokta, durumunuza uygun yeterli yardım aldığınızdan ve yaşamınızda gerekli ayarlamalar yaptığınızdan emin olmaktır. Kontrol eden kişi siz olmalısınız (Self-monitoring).

Sosyal Yaşam

Bir sosyal yaşama sahip olmak demek, diyabetlide sağlıklı yaşam tarzının gerekli bir parçasıdır. Diyabetin kontrolü için sağlıklı yaşama uyum, şarttır. Sağlıklı bir sosyal yaşam, arkadaşlarla ve aile ile birlikte diyabete ait problemleri önlemek ve stresi azaltmak için gereklidir. Bu aynı zamanda diyabetin istenmeyen belirtilerini ve yan etkilerini azaltır. 

Dengeli ve bilinçli bir diyetle, bir partide eğlenmek veya bir kutlamada bulunmak doğaldır. Sağlıklı bir yiyecek rehberi herkese tavsiye edilebilir ve bu şekilde beslenmek, sıkıcı değildir. Egzersiz de ilave edilirse sosyal yaşamınız daha renkli ve düzgün olur. Arkadaşlarla ve aile ile yürüyüşe çıkmak ve bir arkadaş ile lokal bir spor kulubüne üye olmak, egzersizi eğlenceli hale getirebilir. Ve hem vücut ve hem de zihinsel rahatlık için büyük bir fırsat sunar.

Diyabetten Korunmak İçin Ne Yapabilirim ?

Korunma

Diyabetin bizzat kendisi ve risk faktörleri için halka ilişkin ve profesyonel farkındalık düzeyi, onun kontrolü ve korunmasına doğru atılmış önemli bir adımdır. Bu kapsamda, 

• Temel Korunma
• İkincil Korunma vardır.

Temel Korunma; kişileri tanımlar ve onları diyabet geliştirme riskinden korur. Böylece hem diyabet bakımı ihtiyacını ve hem de diyabete ilişkin komplikasyonların tedavi ihtiyacını azaltacak bir etkiye sahip olurlar.

Tip 1 diyabetden korunulabileceğini gösteren bir olay yokken, tip 2 diyabet için temel korunma potansiyel olarak mevcuttur (kilo ve fiziksel aktivite). 

Kilo kontrolünü ve artmış fiziksel aktiviteyi hedefleyen yaşam tarzı değişimleri, tip 2 diyabetin korunmasında önemli, genel unsurlardır. Vücut kilosunu azaltmanın ve fiziksel aktiviteyi arttırmanın yararları tip 2 diyabetle sınırlandırılamaz. Aynı zamanda, kalp hastalığını ve yüksek kan basıncını azaltmada da bir rol oynamaktadır.

İkincil Korunma; komplikasyonları erken saptamayı ve korunmayı içermektedir. Böylece tedavi ihtiyacı azalır.

Diyabetin seyri sırasında erken atılan adımlar, eğer özellikle hastaneye yatmayı önlüyor ise yaşam kalitesine ilişkin olarak daha yararlıdır ve maliyeti daha düşüktür. 

Günümüzde iyi kan glukoz seviyeleri kontrolünün bilahare komplikasyon geliştirme riskini azaltabildiğine ve tüm diyabet tiplerinde progresyonu yavaşlatabildiğine ilişkin, sonuçsal olaylar mevcuttur. Yüksek kan basıncı ve artmış kan lipitlerinin kontrolü eşit şekilde önemlidir.

DÜNYADA  DİYABET :
Şu an dünyada 250 milyon diyabetli bulunmaktadır. Bundan 20 yıl sonra bu rakam 380 milyonu bulacaktır. Diyabet, komplikasyonlarıyla çocuk ya da büyük ayrımı yapmaksızın zarar vermektedir. Tip 1 diyabet ise her yıl %3 artmaktadır. Daha da önemlisi okul öncesi yaşı çocuklarda bu oran %5’i bulmaktadır. Dünya çapında 70 000 tip 1 diyabetli 15 yaşın altındadır ve hemen hemen günde 200 çocuk bu sayıya eklenmektedir. Çocuklarda görülen tip 2 diyabet de dünyada büyük bir hızla artmaktadır. Son 15 yılda %50 artış gözlenmiştir. Bu artış hızı, büyüklerde görülen artış hızına benzer seviyededir. Bugün her iki grup için şeker hastalığı alarm vermektedir.

Gelişmekte Olan Ülkelerde Diyabetten Korunma;

Gelişmekte olan dünyanın, gelecekte, artan diyabet epidemisinin yükünü taşıması beklenirken, diyabetten korunma, özellikle bu dünyanın gelişmekte olan ülkelerinde güç olmasına rağmen, çok acil bir sorundur.

Çoğu gelişen ülkelerde, sağlık kuralları ve servisleri, diyabet gibi iletişimsiz hastalıklar üzerinde daha fazla vurgulama yapmak ihtiyacındadırlar. Fakat bu ülkelerin çoğunda ve gelişmiş olanlarda da karar vericiler diyabet bilincinden ve korunmaya yatırım için politikasal arzudan yoksundurlar.

Gelecek araştırmalar için kaynaklar bulunmalıdır. İlerlemenin sınırlandığı ülkelerde diyabetin monitorize edilmesinde standartların ve gözetimlerin kurulması ihtiyacı mevcutdur.

Diyabet Aşısı (Vaccines) Diyabeti Önler mi?

Aşı, bilindiği gibi herhangi bir hastalıkta, hastalık ajanı olan nedenin zayıflatılmış şeklinin organizmaya verilmesi, organizmanın immün sisteminin buna karşı antikor oluşturmasıdır. Burada T cell hücreleri yabancı hücre ile savaşa girerler. Enfeksiyonlarda hadise bu şekilde olur. İmmün sistemde gelişen bu hücreler organizmada 20 yıl, bazen daha da uzun kalabilirler.

Şeker hastalığında hatırlanacağı gibi oto-immün sistem bozukluğuna bağlı olan, tip 1 diyabettir. Gelişen oto-immün reaksiyon T hücre yolu ile beta hücrelerine saldırırlar. Virütik enfeksiyonlar direkt etkili değildir fakat indirekt yolla, immün sistem atağının başlamasına neden olurlar.

Diyabette aşı, immün sistemi frenleyici ve beta hücrelerinin vital immün cevaplarını önleyici olmalıdır. Kanser ve transplantasyonlarda kullanılan ‘immunosupresifler’ gibi tüm immün sistemi bloke etmemelidir.

Timus bezi canlıların immün sisteminin cevabını yapan T hücrelerinin yoğun olduğu yerdir. Bu bezden hazırlanan ekstreler farelerde aşı olarak kullanılmaktadır. Beta hücresindeki bazı moleküllerin T hücresini tanıması gerekir. Bu çok zor bir iştir. Bu moleküllerin verildiği kimselerde beta hücresi immün sistem reaksiyonunda bir artış olmaktadır. Bu reaksiyon diyabeti ağırlaştırabileceği gibi, diyabeti mevcut olmayanda hastalığı ortaya da çıkarabilir. Bazen de diğer oto-immün hastalıklara yol açabilir.

Çalışmalar tip 1 diyabetlilerde immün reaksiyon, kan şekerinin ani artışından genellikle 5-10 yıl önce başlar. Şahısların hastalıklarından haberleri yoktur.

Sorun aşının bu dönemlerde mi yoksa daha önce mi yapılması gerektiğidir? Hayvan tecrübelerinde bu aşılama T hücresinin tanıdığı en az üç protein molekülünün enjeksiyonu, burundan veya ağızdan verilmesi şeklinde olabilir. Koruyucu etki sıçanlarda hayat boyudur. İnsanlarda aşı olarak insülin, Gad 65 ve heat-shock protein 65 kullanılmaktadır. Bu proteinlerin uyardığı T hücreleri ‘interleukin salgılamaktadırlar. İnterleuin 10’un protektif (koruyucu) etkisi vardır. ‘İnterleukin olması için beta hücresinin mevcut olması gerekir. Beta hücresinde bahsettiğimiz proteinlere karşı protektif T hücresi oluşması gerekir.

Şimdilik, tip 1 diyabet gibi oto-immün bir hastalıkta hemen aşıya başlamanın erken olduğunu fakat, gelecek için çok ümit verici olduğunu bilmek gerekir.

Çocuklarda Ve Ergenlik Çağında Diyabet

Diyabet her yaştaki çocukta görülebilir Diyabet çocukluk çağının en sık görülen kronik hastalığıdır. Bebeklikten oyun çocuğuna ve ergenlik çağına kadar her yaştaki çocukta görülebilir.
Çoğunlukla tanı daha geç yaşlarda konmaktadır ve ancak hayatı tehdit edici oranda şeker yüksekliği ortaya çıktığında anlaşılmaktadır.
Bazen viral enfeksiyonlarla karıştırılır.
Dünyanın birçok bölgesinde tip 1 diyabeti olan çocukların yeterli imkanları olmaması sebebiyle hayatta kalmaları mümkün olmamaktadır. Özellikle gelişmemiş ya da az gelişmiş ülkelerde bu durum mevcuttur.
2007 ve 2008 Dünya Diyabet Günleri bu durumdaki ülkelerde diyabetin farkına varılmasını sağlamak, bilinci arttırmak amacını gütmüştür. Tip 1 ve tip 2 diyabetli çocukların erken tanısının komplikasyonları önlemedeki önemi vurgulanmıştır.

SİZİN ÇOCUĞUNUZDA DA DİYABET OLABİLİR Mİ?
Diyabetin çarpıcı belirtileri:
• Sık idrara çıkma,
• Aşırı susama,
• Terleme,
• Sık acıkma,
• Kilo kaybı,
• Halsizlik,
• Konsantrasyon bozukluğu,
• Bulanık görme,
• Karın ağrısı ve kusma, sık hastalanmadır.

DİYABETLİ ÇOCUKLAR SAĞLIKLI BİR YAŞAM SÜREBİLİR:
Birçok ülkede halen şekerin büyüklerin hastalığı olduğu gibi bir yanılgı vardır. Bu nedenle çocuklarda tanı gecikmektedir. Bu gecikmeler maalesef ölümlere neden olmaktadır. Bu tür bildiriler saysinde çocukların daha erken tanı alması, tedavi yoluna daha erken girmesi, eğitilmeleri mümkün olur. Böylece bu çocukların tüm hayatlarını sağlıklı geçirmeleri sağlanabilir.  Çocuklar her gün şekerlerini ölçer, insülin yapar, yemeklerini şekere göre ayarlar. Bir yandan da aynı çocuk, normal çocuklar gibi eğitimine devam eder ve bluğ çağına gelir. Bu gelişimin sağlıklı yürümesini sağlayabilmek için çok kişinin beraber hareketi önem taşımaktadır. Diyabeti tedavi eden ekip kadar aile ve okulun da birlikte hareket etmesi lazımdır. Bu şekilde alınacak önlemler sayesinde tip 1 ve tip 2 diyabetli çocuklar mümkün olan en az zararı görürler.

Çocuklarda Tip 2 diyabetin belirtileri Tip 1 diyabete benzemesine rağmen insülin duyarlılığı %30 azalmıştır.

Diyabetle yaşayan çocuk çektiği sıkıntılardan iyi bir psikolojik yardım, duyarlı bir aile ve okulda öğretmenlerinin yardımlarıyla kurtulabilir.

OKULDA DİYABET:
Birçok ülkede çocuklar yaklaşık 7 saatlerini okulda geçirmektedir. Okulda farklı birçok sorun diyabetli çocukların karşısına çıkmaktadır. Şeker seviyeleri de değişmektedir çünkü yemek saatleri ve insülin uygulanmasından doğan sorunlar yaşanmaktadır. Diyabetli çocukların okulda daha özgür hareketinin sağlanması, şekerlerini ayarlamak için önemlidir. Çocukların ihtiyaç duyacağı şeker ölçüm ekipmanları, insülin saklama koşulları, atıştırmalıkların ve hızlı etkili karbonhidratların sağlanması gerekir. Diyabetli çocuklar için çok önemli olan, sağlıkçıların veya diyabet tedavi gurubuyla okul çalışanlarının birlikteliğidir. Ve iyi planlama yapmak gerekir.
• İnsülin yapılması ve şeker ölçümü rutin hale getirilmelidir.
• Çocuğun kendi şekerini tedavi etme kabiliyeti araştırılmalıdır.
• Düşük ve yüksek şekerin belirtileri iyice öğretilmelidir.
• Gerekli ekipmanlar sağlanmalıdır.
• Yiyecekler ve atıştırmalıklar bulundurulmalıdır.
• Fiziksel aktivite öğretilmeli ve uygulanmalıdır.
• Acil durumlarda bağlantıya geçilecek ailenin, doktorların telefon ve adresleri bulundurulmalıdır.
Bütün bunlar, birlikte çalışma yöntemiyle uygulandığınoa çocuğun sağlığına daha olumlu yansıyacaktır.

IDF’İN ÇOCUKLAR İÇİN SAĞLIKLI YAŞAM PROGRAMI:
Gelişmekte olan ülkelerde çocuk diyabeti tedavisi gelişmiş ülkelerdeki gibi değildir. Çeşitli ülkelerde başlatılan girişimlerle bu durum değiştirilmeye çalışılmaktadır. Ülkemizde de diyabetli çocuklara insülin temini için, insülün bankaları ve eğitim merkezleri kurulmuştur.

ŞİŞMANLIK DIŞINDA DİĞER RİSK FAKTÖRLERİ İSE:
• Ailede tip 2 diyabet öyküsü,
• Etnik özellikler,
• Yüksek kan basıncı,
• Lipit (kan yağları) bozukluğu,
• Azalan fizik aktivite
, • Doğumda düşük ya da fazla kilolu doğmaktır.
Tip 2 diyabetli çocukların güçlü bir aile hikayesi vardır. Ayrıca bazı gruplarda, etnik kökenlerine bağlı olarak risk daha fazladır. Bu etnik grupların en bilineni PİMA yerlileridir. Bununla beraber gebelikte diyabet olan annelerin de çocuklarında daha fazla tip 2 diyabet görüldüğü gözlenmiştir. Gebelik diyabeti, ortaya çıktığında mutlaka çok sıkı tedavi edilmelidir.

Tip 2 diyabet çocuklarda çok yavaş seyirle gelişir. Sıklıkla ergenlik çağında görüldüğü bilinmektedir. Belki de insülin duyarlılığı bu yaşlara doğru azalmaktadır. Çünkü bu yaşlarda vücudun %30 oranında değişimi söz konusudur. Çocuktaki tip 2 diyabet, tip1 diyabete benzer bulgular gösterir, ancak daha hafif seyreder. Bazı çocuklarda ise büyüklerde görünen semptomların tamamı görülmeyebilir. Bu gizli kalış, diyabetin çocuklara daha çok zarar vermesine neden olur. Örneğin bazı çocuklarda tanı konduğu anda zararların oluştuğunu tespit edilmiştir. Büyüklerde görünen komplikasyonların çocuklarda daha az görüldüğü gibi bir yanılgıya düşülmemelidir. Kalpteki zararların, yüksek tansiyon ve anormal kan yağlarının artışının çocuklarda da aynı oranda görüldüğü bilinmelidir.

Çocuklarda ve büyüklerde diyabet tedavisi hayat boyu sürer. Aslında çocukların tedavisini yapmak, onlara özgü zorluklar içerir. Bu zorlukları şöyle sıralamak mümkündür.

 • En temel farklılık bu çocukların büyüme çağında olmalarıdır.
• Yine önemli bir sorun da ailelerin çocuğun yemek biçimine yardım edememeleridir. Çünkü çocuk çok gençtir ve hastalığın bilincinde değildir.
• Bununla birlikte çocuğun tedavisi daha çok kişinin birlikte hareketini gerektirir;
örneğin çevrenin çocuğu takibi önemlidir;
ayrıca okulun çok büyük önemi vardır.

DİYABET FARKLI YAŞLARDA FARKLI SORUNLARLA KARŞIMIZA ÇIKAR!
Okul öncesi çocuklardaki zorluklar

• Aileye ve sağlık çalışanlarına bağlı olan sorunlar,
• Normal olmayan yemek çeşitleri ve aktivite,
• İnsülin yaparken ve şeker ölçerken çocuğun canının acıması,
• Hipoglisemiler.Okul çağı çocuklardaki zorluklar

• Okul ve çevre değişikliği nedeniyle zorluklar yaşanır.
• Başka çocuklarla birlikte olmanın getirdiği zorluklar vardır.
• Çocukların kan şekerini kendi ayarlamayı öğrenmesinden kaynaklanan sorunlar vardır.
• Kan şekerlerini okula ve çevreye adapte etmeleri yine bir zorluktur.

BÜYÜDÜKTEN SONRA YAŞANAN ZORLUKLAR:
• Ergenlik çağında insülin hassasiyeti artar.
• Çocukluktan hızla olgunluğa geçiş başlı başına bir sorundur.
• Depresyon ve korkular önemli bir risktir.
Çocuk diyabetinde temel amaç, çocukların şekerden zarar görmelerini engellemek ve komplikasyonları azaltmaktır. Bunu yaparken çocuğun normal gelişimini de sürdürmesi sağlanmalıdır. Bu yaklaşımın uygulanması, aynı zamanda çocukların yüksek ve düşük şekerden korunması demektir.

Tip 1 diyabetli çocuklar günde 3’ten daha fazla insülin veya pompa kullanırlaken, tip 2 diyabetli çocuklar hap veya insülin ya da her ikisini beraber alabilirler. Kanıtlar tip 2 diyabetli çocukların insülin kullananlarının büyüklere göre daha fazla olduğunu gösteriyor. Ayrıca ilaçlar dışında bu çocukların iyi diyet ve egzersiz yapmaları, şeker seviyesini düzeltmek için çok önemlidir.
Egzersiz her iki tip diyabet için de çocuklarda çok önemlidir. Bu sayede kan şekeri düşerken insülin duyarlılığı artar ve vücut yağ oranı azalırken kas kitlesi artar. Bu sayede kalp problemleri ve tansiyon sorunları da azalır.
Çocukları tedavi ederken birçok şeyi birlikte yapmak gerekir. Şeker hedeflerini belirlemek, kan şekerini sıklıkla ölçmek, sıklıkla insülin yapmak ve ilaçla beraber diyetin iyi yapılması önem taşımaktadır. Eğitim, diyabet tedavisinin anahtarıdır. Yaşa bağlı olarak çocuklar aileleriyle birlikte eğitim sayesinde şekerlerini ayarlayabilirler.

Ailenin eğitimi de çok önemlidir. Sağlıkçılar, aile, ailenin diğer fertleri, okuldaki öğretmenler hep beraber doğru eğitimle tedavinin daha iyi gitmesini sağlayabilirler. Böylece gelecekte oluşacak sorunlar çok önceden önlenmiş olur. Diyabet eğitimi yaşa ve bölgesel farkılılıklara bağlı olarak çocuğa özgü verilmelidir.

KORUNMA ÖNLEMLERİ:
• Günümüzde tip 1 diyabetin oluşumu önlenemiyor. Diyabetin sebebi halen araştırılmakta ve bilinmeyen yönleri bulunmaya çalışılmaktadır.
• Tip 2 diyabet ise başlangıçta önlenebilir bir durumdur; çünkü çoğu zaman şişmanlığa ve hareketsizliğe bağlanmaktadır.
• Çin’de, Finlandiya’da ve Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan çalışmalarda, egzersizle kilo kaybedince hastalığın oluşmadığı gözlenmiştir. 
• Dünyadaki birçok ülke, okullarda ve topluma yönelik olarak, genel anlamda sağlıklı yaşamı ve sağlıklı çevreyi öğreten eğitim programları ve dersleri desteklemektedir.
• Okulların bir kısmı kantinlerde daha çok meyve ve sebze yemeyi özendirmektedir. Bazı okullarda ise çocuklar şekerli içecekleri azaltmaya ve aktiviteye yönlendirilmektedir. 
• Ayrıca bazı sağlıkçılar vücut kitle indeksi ölçümü yaparak, çocukların aileleriyle bu durumu tartışıp çözümler aranmasını sağlamışlardır.
• Bazı bölgesel kuruluşlar da hayat boyu sağlıklı yaşamı öğretmek için kolları sıvamışlardır. 
• Bilgilendirici okul programları birçok bölgede öne çıkmaktadır.
• Konuyla ilgili televizyon ve radyo programları da yapılmaktadır.

IDF
• Diyabet ve komplikasyonları hakkında dünyayı bilgilendirmek,
• Diyabet eğitimlerini desteklemek,
• Eğitim tedavi ve değişimler için ülkelere destek vermek,
• Diyabetlilerin haklarını savunmak ve
• Diyabeti önlemek ve bakımını sağlamak için çalışıyor.

Hükümetler tip 2 diyabetin tanınmasına halk sağlığı için çok önem vermektedirler

IDF, 1950’de kurulmuş ve 160 ülkede 200 diyabet cemiyetinin üye olduğu büyük bir kuruluştur. 
Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletler işbirliği ile çalışır.